Merhabalar,
Buz gibi bir pazartesi sabahına uyandık, anlamadım nasıl geldi bir anda kış. Memnunum halimden ama vücudum hala alışamadı, hırkalara ve ceketlere isyan çıkartıyor. Giyince bir ağırlık çöküyor, çıkarınca da üşüyorum :) Alışacağım zamanla umarım... Uzun zamandır Instagram yazılarıma da ara vermiştim, bir baktım 5 hafta olmuş, zaman ne çabuk geçmiş öyle. Ben de bu hafta üçünü yazayım, öbür hafta da birleştirir başka üçlü grup yaparım dedim. O zaman başlayalım mı?
Başlangıç için bu kartpostallar güzel oldu, ne kadar zaman oldu kart da gelmez oldu :) Bir sürü kartım da kayıp olunca bendeki hevesi de kaçırdı.
Bir tatil öncesi elime geçen bu güzel kitap baya işe yarar cinsten. Rotanın sizi yönlendirmesine izin verip anlık plan yapıyorsanız, bu kitap tam sizlik :)
Bozcaada Ayazma'dan bir manzara, bayıldım... Sıcacık kumlar ve dondurucu bir deniz :) Harikaydı... Aşağılara doğru indikçe Ege ardından Akdeniz, bu soğuk insanı dinç tutan suyu daha da özledim :) Tabi Ege ve Akdeniz'in de tadı başkaydı, haksızlık etmemek lazım...
Aşağılara doğru inerken elbette rotaya uyduk burada fotoğrafları olmasa da bir çok Ören Yeri'ni gezdim, tarihi dokusunu içime çekip hayallere daldım. Apollon'da devam eden çalışmalardan dolayı pek gezemesem de Asos'ta denizin ve tarihin kokusunu bol bol içime çektim. Ardından Bergama'ya yol aldım, teleferikle yukarı çıkması çok zevkliydi zaten bu teleferikler sayesinden yendim yükseklik korkumu ya :) Sıcağa aldırış etmeden bol bol gezdim, bir daha gitmek üzere ayrıldım oralardan.
Ardından rota Çeşme ve Alaçatı taraflarına döndü, orada da harika zamanlar geçirdim. 2014 yazı aklımın bir köşesine yazıldı, düşününce ve hatırlandıkça bir tebessüme, iç geçirmeye sebebiyet verecek şekilde :)
Denize de girdim elbette. En sevdiklerim de yanımdaydı :)
Alaçatı'nın meşhur yeldeğirmenleri... Ben de tam altındaki kafeye oturmuştum, güzel bir açı olduğunu düşündüm ve sonuç... Güzel ama değil mi?
Burada da rota: Akdeniz :) Akdeniz'in harika ama sarp dağlarının güneş ve bulutla eğlencesi... Bazen gördüklerimi fotoğrafa aktarmayı ne kadar istersem o kadar başarısız oluyorum. Burada da güzelliğin çoğu yansımasa da detayları sizin hayalinize bırakıyorum :)
Evde beni bekleyen bir ürün vardı, bir çok kargom da geri dönmüş. Tatilin tek kötü yanı sanırım bu kargo işleri de...
O kadar Ankara'da ara bulama ama Mersin'de ilk Watsons'ta görünce alıverdim. İyi ki almışım deyim siz de anlayın aramızın nasıl olduğunu :)
Macaron seviyoruz ama özümüzü de unutmadık :) Beze > Macaron :p
Güneşlenirken bol bol kullandığım ve dibini gördüğüm ürün :) Bitince de içine evdeki cam şişede olan Tahiti Monoi yağını koydum. Çok daha kullanışlı oldu.
Denizi de geride bırakıp döndük Ankara'ya bakalım ne zaman düşer yolum sokakları denize çıkan bir şehre :) O da şansa bakar...
Ofis yaşamına dönmüşsek demek :) Tatilde alınan kilolardan da kurtulmak pek kolay olmuyor :) Hafiflemek lazım, lazım değil şart :p
Kilolardan kurtulmak demişken...
Sarı leblebi de midem kazındığında en büyük yardımcım. Bayılıyorum kendisine, bazen denk gelirsem acılısını da alıyorum. Bu da benim bağımlılığım :p
Uzun bir ara olunca bol da fotoğraf oldu, umarım okumak hoşunuza gitmiştir. Diğer haftalarda görüşmek üzere.
Sevgiler
BV
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız benim için çok önemli :) Lütfen düşüncelerinizi paylaşın :)